13 Nisan 2013 Cumartesi

yapboz

bir şarkını bir notasında ya da esinde, bir yazarın adında yahut bilincin gizemli yollarında bir şekilde anımsayıverdiğim bir resim. yıllar öncesinde kalmış ve bir o kadar yıldır da hatırlamamışım. sonra birden işte ne oluyorsa düşüveriyor aklıma o manzara.

çıplak ayaklarıyla çimde bir kız, ellerinde poilerle kendi halinde. sonra gözlüklü çocuk geliyor, muhabbet ediyorlar, gülüşerek. bir şeyler var aralarında belli ama sanki henüz sevgili değiller. bedenlerinin arasında ürkek bir mesafe var. sanki bir kıvılcım olsa yakacaklar alemi. bir süre sonra çocuk gidiyor, kız kaldığı yerden devam ediyor poileri sallamaya. sanki poilere de mesafeli, ya da yeni almış eline. ürkeklik devam ediyor yani.

çocuk görünüyor uzaktan. elinde bir şeyler var, yakınlaşınca görüyorum ancak. yapboz getirmiş. oturuyorlar çimlere, epeyce uğraşıyorlar üstünde. çekingen dokunuşlar geçiyor belli belirsiz, herkes farkında ama kimse farkında değilmiş gibi, üstünde durmuyor kimse, devamı gelmiyor. yine de sanki çok mutlular. bir daha geri gelmeyecek o ilk flörtleşmenin olabildiğince tadını çıkarıyorlar sanki.

birden rüzgar başlıyor, yapbozun parçalarını havalandırıyor. zaten bitmeyen iş, iyice yarım kalıyor. apar topar topluyorlar parçaları. koşa koşa bulundukları bahçenin binasına giriyorlar. böylece artık izleyemiyorum onları. peşlerinden gitmek istiyorum, o yapbozu tamamlamalarına, bir şeylere başlamalarına yardım etmek istiyorum ama artık çok geç. gözden yittiler bile.

acaba tamamlayabilmişler midir o yapbozu? ya aralarındaki o şeyi? kimbilir belki de uçuşan yapboz parçaları, ilişkileri adına ucuz bir metafor bile olmuştur. niyeyse hafızama kazınmış bu çiftin mutlu bir sonu yok kafamda, umarım gerçekte olmuştur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder